Uzunca bir süredir ABD’nin Çin ile ekonomik alanda rekabet halinde olduğunuz biliyoruz. Çin’in olduğu cenaha Rusya’yı da eklemeliyiz. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından tek kutuplu hale gelen dünya ve emperyalist liderliği eline geçiren ABD için yeni rakiplerin ortaya çıkması, çok açık ki, krizlerle malul emperyalist-kapitalist sistemde zaten azalma eğiliminde olan kaynaklara ek olarak pastadan kendisine düşen payın azalması ve kendi hegemonyasının dağıtılması anlamına geldiğinden oldukça büyük bir tehdit oluşturuyor.
Emperyalist-kapitalist sistemde aktörler arasındaki rekabeti gören AK Parti iktidarı ve Tayyip Erdoğan’ın kimi zaman bu rekabeti, kendi lehine, bu aktörlerle pazarlık unsuru olarak kullandığını görüyoruz.
Tarihsel açıdan ABD ve AB ile sıkı ilişkileri, NATO yönelimi tescilli bir kapitalist ülke Türkiye. Siz Erdoğan’ın iktidarı süresince kimi uğraklarda “ey Trump” “ey Makron/ veya Merkel” diyerek diklendiğine, “dış güçler”i iç politika için kullandığına bakmayın; ekonomik ve siyasal açıdan gerçek bir rest çekmeyi hiçbir zaman göze alamaz bu iktidar. Esasen AK Parti iktidarının bağımsız bir dış politikası da zaten olamaz. İşine geldiğinde bir iç politika malzemesi yaptığı “dış güçler” kendisini iktidara taşımıştı. Sadece kurduğu basit ekonomik ilişkiler sebebiyle değil, emperyalist hegemonya savaşlarında ABD ve AB’nin askeri taşeronluğunu yapması sayesinde, üstlendiği rollerin kendisinin de coğrafi olarak yayılmacı politikalar izlemesine olanak yarattığı, bu yayılmacılıktan iktisadi olarak nemalandığı için de… Ancak büyük abilerinin Türkiye’nin kulağını çektiği dönemlerde Rusya’ya yanaştığını bir nevi “bana sırtınızı dönerseniz ben de batıyla köprüleri yakarım” minvalinde mesajlar verdiğini ancak bu blöfün kimseyi heyecanlandırmadığını söyleyelim.
Ekonomik kriz ve ardından gelen pandemi sürecinde iktidar ekonomik açıdan büyük bir sıkışmışlık yaşadı. Sıcak para ülkeden buhar olup gitti. Var olan kaynaklar sermayeye aktarıldı. Emekçilerin üzerine binen yük ise daha da arttırıldı. AK Parti sermayenin karını öncelemekle yükümlü bir siyasi oluşum elbette, bunu biliyoruz. Emekçilerin yaşadığı yoksulluk artık ölüm-kalım noktasına gelse de kaynakları sermaye için kullanan iktidar ne iş, ne aş ne de eskisine yakın bir yaşam koşulu sunamadı insanlara. Bu noktada, insanların isyan etmesini önlemek için de pandemi gerekçeli yasakları kullandı; sokağa çıkma, eylem ve grev yapma, yürüyüş, gösteri yapma, vb. işine gelmeyen her karşı hareketi yasakladı.
Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarı aslında insanların “kuru ekmek” dışında kaybedecek bir şeyleri olmadığını ve iktidarının sonuna yaklaştığını çok iyi seziyor. Bu noktada AK Parti karşıtı görünen düzen muhalefetinin dağılmaya ramak kalan düzen için yapıştırıcı bir rol üstlendiğini söylemeliyiz. Galiba onlar da biliyorlar ki, Türkiye’de şu an ortaya çıkan bir halk hareketinin karakteri kapitalizm karşıtı olacak ve bu karşıtlık sadece AK Parti iktidarını düşürmekle kalmayacak; korkuları sermaye düzeninin de dağılması ihtimali... Bu yüzden hem düzen karşıtlığını AKP karşıtlığına indirgemeye, hem de ortaya çıkan hoşnutsuzluğu İyi Partisiyle, CHP’siyle, Devası, Geleceğiyle kapsamaya çalışıp, halkın içinde sosyalizm amacına varacak bir düzen karşıtlığını önlemeye çalışıyorlar.
Tayyip Erdoğan ise bir yandan parti kapatma, millet vekilliklerinin düşürülmesi hamleleriyle HDP’nin hareket alanını, Kürt seçmenin seçme ve seçilme hakkını elinden almaya çalışıyor, bir yandan da düzen muhalefeti cephesinde oluşacak ittifakları engellemeye çalışıyor. Millet İttifakı içerisinden koparabildiklerini kopartarak, bu ittifakı dağıtmaya ve olası bir genel seçimde zaten kan kaybeden tabanında yaşanacak kopmaları engellemeye çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi bu anlamda hem kendi tabanını oluşturan tarikatlar, cemaatler ve diğer gerici güruhun hoşuna gidecek bir hamle olması itibariyle buradaki bir konsolidasyona, hem de Millet İttifakı’ndan Saadet Partisi’ni kopartmaya yarayacak bir hamleye tekabül ediyor.
İçeride ittifak dağıtıcı ve tabanını toparlayıcı hamleler yapan iktidar, dışarıda ise ABD ile yeni bir yakınlaşmanın sinyallerini veriyor. Biden’in ABD başkanlığına seçilmesinden sonra ABD’nin emperyalist hiyerarşideki konumunu tekrar güçlendirmek için daha saldırgan politikalar izleyeceği açıkça belliydi. Burada kendisine alan açıldığını gören AK Parti iktidarı ve Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Suriye’de Rusya ile karşı karşıya geldiğini gördük. MSB’nin, açık açık, Suriye’de Kürtleri değil bizi görün, bizimle ittifak yapın çağrılarını işittik. Ardından ABD ve AB tarafından Türkiye’nin önemli bir ülke, iyi bir NATO müttefiki olduğu mesajları geldi. Görünen o ki, yeniden Suriye’deki savaş yeniden harlanacak. Güneyde bunlar olurken kuzeyde ise AK Parti iktidarı Ukrayna ile çeşitli askeri antlaşmaları imzalayarak Rusya’yı tahrik eden adımlar attı. Bu arada binlerce tonluk silahlı ABD gemileri Ukrayna limanına demirledi birkaç gün önce. Bu yaşananlardan çıkan sonuç şudur; ABD, Rusya-Çin eksenine savaş açarken AK Parti ABD’nin yanında savaşacağını yine açıkça göstermektedir. Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin NATO’daki pozisyonunu ABD’ye, AB’ye pazarlamaya çalışmaktadır. Bununla muradı içeride yaşadığı sıkışmayı hafifletmektir.
Evet, Tayyip Erdoğan ve AK Parti iktidarı tüm sınırları zorlayarak iktidarlarını uzatmanın yollarını arıyor. Bu çabanın ne bölge halklarına ne de Türkiye’deki emekçilere zerre faydası yok. Bu iktidarın ömrünün uzadığı her gün halkımızın mutlak zararınadır. Halkımız AK Parti iktidarıyla mücadelesinde düzen muhalefetinden medet ummayı bırakmalı, kendi göbeğini kendi kesmelidir.
NOT: Bu yazıyla benzer bir konudaki tartışma için SoLTV’deki şu programı izlemenizi tavsiye ederim. https://www.youtube.com/watch?v=gesjB-ClK5g
Yorum yazarak Kocaeli Halk Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Halk Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Halk Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Halk Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Halk Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Halk Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Halk Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Halk Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.