Geçen hafta yayınladığımız Sevgi İzi röportajında, bu projeye Kocaeli’de öncü olan ismin Sevcan Tamer olduğunu öğrenmiştik. Bu hafta da sizleri hem Sevcan Hanım ile tanıştırmak hem de bunca zaman dernekçe insanlık adına yapmış oldukları çalışmalarından haberdar etmek istedim. Adeta bir yardım meleği kendisi. Ve ekibi de bir sürü yardım anneleriyle dolu…
Buyurun sevgili okuyucular, bu sıcak sohbetimize sizler de ortak olun…
28 YILLIK YOLCULUK
Dernek işine nasıl başladınız?
-Başlayış bir ruhtur. Sivil toplum kuruluşlarının (STK) veya yardım isteği içinde bulunanların barındırdığı bir ruh meselesidir. Çünkü gönül işidir. Eğer gönlünüz yoksa yapamazsınız. Benim de çocukluğumdan itibaren yaşlılara karşı büyük bir bağlılığım vardı. Babaannemle büyüdüm, daima yanındaydım. Arkadaşları da çok gelirdi bize. Çok severdim onlarla sohbet etmeyi. Sonra, Allah’ın bir hikmeti işte, nerede yaşlı ve zor durumda insan varsa karşıma çıktı. Sonra biraz araştırdım. Zaten ruhumda da vardı bu sosyal çalışmalar. Çocuklarım oldu peş peşe. Kızlarım doğduktan uzun bir süre sonra (küçük kızım ile 11 yaş var aralarında) Tolga’ya hamileymişim. Hep esprisini yaparız Tolga’yla da. Doktorlar o günkü teknik imkansızlıklardan bilemediler, ur sandılar. Gizlemiş kendini, o zamandan belli hala da öyle muzurdur (gülüşmeler). Gizli kapaklı geldi, uğur oldu bana. Bir dönem ilgilenemedim bu sosyal çalışmalarla. Bir ara boşluk buldum, uğraşmak için vaktim oldu. Dedim kendi kendime “Yaşlılarla ilgili hiç bir yer yok mu bu ilde?” diye. Aramaya başladım. Sonra burada, şimdiki huzurevi olan yerin sahibi rahmetli Derici İsmail deriz biz ona, yerini Düşkünler Yurdu olsun diye devlete hibe etti. Bu arada biz de girdik işin içine. Bu hibeden sonra memnun oldular, hemen atılımlar başladı. Temel atıldı, yapım başladı. Bir katı daha çıkmak üzereydi ki aralarında bir terslik oldu herhalde, yapılmadı. Uzun süre orası öyle kaldı. Bu arada o sokaktaki yaşlılar öldü. Bir sıkıntı vardı ortada. Bu durumda hemen dernek kurma gereği gördük. Arkadaşlarımla konuştum, öncü oldum. 87 yılında başladım. 87’nin sonuydu, 88 yılının başında da hayata geçti derneğimiz.
İlk aşamada neler oldu, neler yaptınız?
-Çok güzel arkadaşlıklar kurduk. Hepsi benim ruhumdan insanlar. Ondan sonra bir mücadele başladı. Milletvekili kovalamaya başladık. Bilhassa geceler düzenledik, yaptığımız gecelere davet ettik ki bilgi alalım kendilerinden, ne olacak burası diye. Bu arada birkaç yaşlımızı Adapazarı ve Sakarya’da pek hoşumuza gitmeyen yerlere yatırmak zorunda kaldık. Bu mücadele bir müddet uzadı ama sonunda yine sivil toplum ağır bastı. Büyük bir kampanya yapıldı. İzmit’teki tüm sivil toplum kuruluşları birer oda yaparak orayı canlandırdı. Devlet de yardım elini uzattı. Sonra da burayı hep beraber ortaya çıkardık.
Bir ara siyasette de bulunduğunuzu duyduk…
-Sağ olsunlar, birçok şeyin yapılması istendi, siyaset de istendi. Belediye başkan aday adaylığında bulundum. Bir gazetenin haberi sonucu kadınların bu işi yapabileceğini göstermek için girdim bu işe. Gösterdim ve adaylık açıklanmadan siyasetten çekildim. Ben halka yardım ediyorum. Rahmetli babamın da dediği gibi; ben sosyal demokrat ruhluyum, herkese eşit bakıyorum. Buradaki demokratik ortam da hiçbir şeyle değişecek gibi değil. Burada insan ayırmıyorsunuz, burada ne parti var, ne siyasi isim var, ne o kişinin kimliği var. Burada insan var. Doğumundan ölümüne kadar önce insan.
Kocaeli Düşkün ve Yaşlıları Koruma Derneği Başkanı Sevcan Tamer, yardım derneği kurma işinin gönül işi olduğunu söyledi.
İNSANLAR BEBEKLERİNE İSMİMİ VERDİLER
Derneğin ismi nasıl oluştu?
-İsmini önce huzurevi olarak istediler. Bizim derneğimizin adı Düşkün ve Yaşlıları Koruma Derneği değildi o zaman. Tüzüğümüzde; Düşkün Yaşlıları Koruma Derneği’ydi. O zaman bilgisayar yoktu, biz de arzuhalciye gidip yazdırdık. O anda ne hikmetse arzuhalci Düşkün Yaşlıları Koruma Derneği yazacağına araya ‘ve’ koymuş. Ben inançlarım doğrultusunda ilerlerim hep, bu tür durumların Allah’ın bir hikmeti olduğunu düşünürüm. Bu böyleymiş dedik, nasip dedik ve değiştirmedik. Daha iyi oldu ama bu sefer de iki büyük grup çıktı karşımıza. Biri Düşkün, diğeri de Yaşlı grubu… Kendimizi büyük bir talep içinde bulduk.
Yardım etmek eşsiz bir mutluluk olmalı…
-O günkü çocuklarımızın çoğu şimdi ya evli barklı, ya genç delikanlı ve kızlar… Bebeği olup da ismini Sevcan koyanlar da oldu. Yani bir şey yaparken, karşılığını manevi olarak alıyorsunuz ve en mutlu yanı da bu. Bizim sadece elimiz cebimizden çıkmadı, hepimiz emekliyiz ya da o günün şartlarında çalışıyoruz. Bugün de değişmedi. O zamanlar da mütevazı ailelerdik yani ama şükürler olsun hem onlara yardım ettik, hem kendimizi ruhen tamamladık. Hayata bakışımız, insanlara bakışımız değişti. İnsanları okur olduk. Ben şimdi karşıma çıkan her insanı az çok çözümleyebiliyorum. Çünkü bu bir birikim. İnsanlar yaşadığı ortam ve içinde bulunduğu şartlardan kendisine eğer isterse çok büyük dersler çıkarabiliyor.
DEPREM SONRASI ZORLUKLAR
İlk desteği kimlerden aldınız? Neler yaptınız?
-O zaman Belediye İş hanı eski belediye başkanı Necati Gençoğlu, Allah nur içinde yatırsın, bize odalar verdi. Dayadık, döşedik, yardım da ettiler. O kadar çok yardımsever varmış ki, birden kendimizi onların arasında bulduk. Çok büyük talepler geldi, biz de çok işler yaptık. Sadece yaşlılarla kalmadık, orası bitti, oraya yaşlılar alındı, adı Huzurevi oldu. Ama bizim hizmetlerimiz özgür de çalıştığımız için biz kendi kararlarımızı yerimiz nerede olursa olsun biz alırız. Kararlarımız düzgün alındıktan sonra, her işimiz düzgün gittikten sonra biz özgür çalışan bir grubuz ve çok büyük destek gördük. Hele o gün, depremde. İzmit’te şimdi bir deprem öncesi bir de deprem sonrası diye bir şey var. Deprem öncesi hayat sanki çok daha değişikti. Çok yardım aldık, evler mi yapmadık? Tabi yaparken biz arada bir köprü, bir aracıyız. Ama insanları, yerel yönetim olsun, genel idare olsun, ikna ettik. Özet olarak 28 yıldır yardım ediyoruz insanlara. Yani benim anlatacağım daha çok şey var o günlere ait ama çok uzun hikâyemiz. İleriki zamanlarda kitap yazmayı düşünüyorum bu konuyla ilgili. Özetle bugüne böyle geldik. Ayrılmadık. Zaten gönül işi bu. Gönlü olanlar yanımızda kaldı, olmayanlar gitti. Aramızda vefat edenler oldu, uzun bir zaman dilimi bu. Allah rahmet eylesin, depremde çok kaybettiklerimiz oldu. Depremden sonra biraz çalışma şeklimiz zorlaştı.
Ne gibi zorluklar?
-Mesela insanların hayata bakış açısı değişti. Burası kozmopolit bir il, biliyorsun. Bu ilde üç bin küsur tane dernek oluştu. Dernek deyince, STK’lar kendi güçleriyle para kazanırlar. Ne yaptılar? Aynı bizim gibi onlar da çeşitli etkinlikler yaptı. Bu etkinlikler sosyal yaşama indi, insanlara indi. Eskisi gibi değil. Hangisine yapacaklar? Yardım edenlerin çoğu dediğim gibi rahmetli oldu ve insanların hepsinin kendine göre bir sıkıntısı olduğundan hayat değişti. O günden bu güne hayat standartları değişti. İnsanlar yardım etmek için maddi gücü kendilerinde çok bulamadılar diye düşünüyorum, tabi ki yardım edenler de vardı aralarında. Ama eskisi gibi bir verişte yüklü bir miktar olamadı tabi. Yapanlara hem şükranlarımızı sunuyoruz, kaybettiklerimize de rahmet diliyoruz. Onlarla bu işler buralara geldi.
Derneğin en yeni üyesi Fatma Yılmaz, 1 ay önce derneğe üye olmasına rağmen ortamı ve yapılan işleri çok sevdiğini söyledi.
MÜZEYYEN SENAR, GÖNÜL YAZAR, SAFİYE SOYMAN VE DAHA BİRÇOĞU…
Yardım etkinlikleri düzenliyor muydunuz?
-İnsanlara muhteşem geceler düzenliyorduk biz, özellikle elit insanların olduğu. Mesela birkaç tane restoran vardı fuar içinde. Oralar bizim çok sevdiğimiz, ismi bilinen yerlerdi. Bizi orada İzmit’in eşrafı beklerlerdi gece düzenleyelim diye. Mesela sevgili Müzeyyen Senar geldi, Allah rahmet eylesin. Sonra Gönül Yazar geldi, Safiye Soyman geldi. Daha çok sanatçılar geldi, sağ olsunlar. Onlar gecelerimize renk verdiler. En ufak bir tartışma olmadan, sakin ve güzel sohbetlerle yardım istekleriyle dolu yardım geceleriydi bunlar. Şimdi yapamıyoruz, depremden sonra yapamadık pek. Hepimizin ruhunda bir çekimserlik var.
Ne gibi sizce?
-Sevcan Tamer: Bilemiyorum, onca yıl geçti, ruhumuza işledi bu iş ama onca insan kaybettik, sanki ayıp olacakmış gibi bir durum var ortada. Sanki onlara haksızlık olacak gibi mi düşünüyoruz, başaramayız diye mi, bilemiyorum. Arkadaşlarım da söylesin…
-Kezban Hanım (dernek üyesi): O zaman dernek yoktu ki, bir yardımseverler vardı, bir de biz vardık. Bizim okulumuz yardımseverlerdi, onlarla öğrendik.
YARDIM, SUİSTİMAL EDİLMEYE ÇOK MÜSAİT
-Sevcan Tamer: Yani bilmiyorum, tabii ki her dernek kendinden mesuldür. Bizim üzerimize de çok dernek kuruldu. Biz de eskiyoruz, bakın. Ama kurulacak tabi. Yeter ki tabela derneği olmasın. Tabelasını koyup başka işler yapılmasın. Ben buna karşıyım. Biz de Saliha Yazıcıoğlu’ndan çok şey öğrendik. Ablamızdı, anne yarısıydı sanki bize. Ama bizim kurumumuzda başka bir tarafa yaradı, çok güzel işler yapıldı. Yine de ruhumuzdaki o kapanmayı bir türlü aşamadığımızı düşünüyorum. Bizim hepimizin çevresi var, yapamaz mıyız? Hepimiz 20 kişi getirsek, oraya yine 250-300 kişi toplarız, bakın ne kadar kalabalığız… Ama soruyorum arkadaşlara, yüzlerinden okuyorum sanki “Bilmem ki?” havası var. Öyle olunca ben de susuyorum. O coşkuyu yakalayamıyoruz. Ama yine de yardımımızı yapıyoruz. Fakire, fukaraya, düşküne, yaşlıya… Şimdi yerel yönetimler çok yardım ediyor. Ama ona rağmen, yine bizim kapımız çok dolu. Böyle bir çelişki de var. Araştırmak istiyoruz. Acaba suiistimal edilebilir miyiz diyoruz. Çünkü suiistimale çok açık bir konu bu. Çok yardımın da faydalı olduğuna inanmıyoruz. Çok yardım etmenin insanların huyunu değiştirdiğini düşünüyoruz. Ben şahsen köşemde de yazdım, insanların huyunu bozuyor çok fazla yardım görmek. Kocaların eşlerini getirip; “Git oraya, bir şey almadan çıkarsan seni gebertirim.” dediğini biliyorum. Bu bir sektör oluşturdu; yardım alma sektörü… Yani git bakim çabuk, iste, al gibi…
Yol göstermek adına neler yapıyorsunuz?
-Adeta yaşam koçluğu yapıyoruz. Biz eğitim de veriyoruz ayrıca onlara. Oturtup karşımıza anlatıyoruz. Eşleriyle geliyorlar, aralarını buluyoruz. Derneğin odasında yatırdığım kadınlar oldu. Şiddet görmüş, çıkmış gelmiş, sığınmış, yollamadım. Hangi birini anlatayım, çok şey var. Bizi İzmit’te çoğu insan biliyor neler yaptığımızı.
Merak ettiğim bir diğer konu da, ekip üyeleri nasıl bir araya geldi? Nasıl buluştu bu güzel insanlar?
-Şurada gördüğün insanların içinde o ruh olmasa bu kadar güzel insanlar bir araya gelemezdi. Bir şey başlattık biz İzmit’te, diğer derneklerle beraber hemen hemen 15 dernek oluyoruz aktif çalışan. Her ay birimizde toplanıyoruz, toplanıp birbirimizin eksiklerini neler yapıp neler yapabileceğimizi istişare ediyoruz. Bu bizim bütünleşmemizi sağlıyor. Beraber çok şey yaptık. Çaylar düzenledik, kazancımızı ihtiyacı olanlara verdik. Buluyoruz birbirimizi…
Ben izniniz olursa ekip arkadaşlarınızı da tanımak istiyorum.
-Tabii ki, onlarla birlikte biz bir bütünüz. Hakları hiçbir zaman ödenmez. Gelen ortadaki giysileri görüyorsunuz, unları, şekerleri… Adil olarak bölmek ve ihtiyacı olanlara vermek için arkadaşlarımın hepsi hiç üşenmeden, gocunmadan canla başla ayırıp uğraşıyorlar.
Ne kadar güzel… Sırayla başlayalım isterseniz. Öncelikle sizi tanıyalım Kezban Hanım…
-Kezban Hanım: Ben Kezban. İzmit’in idolü olduğumu söylüyorlar. Merkezde oturuyorum, Çocuk Parkı tarafında. Plaket verdiler anneler derneği olarak, sağ olsunlar.
-Sevcan Tamer: Kezban Hanım, hemen hemen her derneğe destek veriyor.
*Başka hangi dernekler?
-Kezban Hanım: Hepsindeyim inanın; rehabilitasyondan tutun, Engelliler Derneği’ne, Çağdaş Yaşam ve daha birçoğu…
*Daha öncesinde?
-Kezban Hanım: Ev hanımıydım. 2 çocuğum, 4 torunum var. Hepsi gurur kaynağım. Evlat başka ama torunlar evlattan daha da başka.
-Ülkü Hanım: Ben Ülkü Yücebalkan. 1982 yılında İzmit’te Leonessa kulübü kurdum. Derneklerde çalışma hayatım böyle başladı. O arada Sevcan Hanım’ı tanıdım, çok sevdim. Sayın Tamer’in derneğine de 1990’da üye oldum. Beraber çalışmaktan çok mutluyum. Bizden daha az imkanlara sahip olan insanlara şans götürmek, yardım etmek beni çok mutlu ediyor. Çok iyi bir anlaşmamız var. Aynı zamanda Huzurevi derneğinde de çalışıyorum. Hayatımdan çok memnunum. İnsanlara faydalı olmak ve dernekte de anlaştığım arkadaşlarım oldukça hayattan zevk alıyorum. Elim ayağım tuttuğu müddetçe devam etmeyi düşünüyorum. Sevcan hanım bir konuya değindi; eskiden bu kadar gece düzenliyorken artık yapamıyoruz diye. Bana göre nedeni; gençken herkes daha aktifti, arkadaşlarımız da gençti. Eşlerimiz yanımızdaydı, hayattaydı. Hepimiz o gecelere dolu dolu gidiyorduk. Şimdi eşlerimiz rahmetli oldu, bizler yaşlandık. Şimdiki nesiller de pek bu tür işlere meyilli değiller, pek yanaşmıyorlar. Kendi yaşıtlarıyla birlikteler. Ayrıca dernek sayıları da çoğaldı. Biz gece yapınca dolar taşardı o salonlar. Ama şimdi bu yan etkiler yüzünden pek eskisi gibi faal değil.
Gençleri bu konuda daha da bilinçlendirmek lazım sanki?
-Sevcan Tamer: Biz de gençtik o zaman ve gençlerin de bizim baktığımız gibi bu duruma sıcak bakmaları gerek. Hani dedik ya gönül işi, gönülden gelmedi mi olmuyor işte. Özellikle gençlerin bu konuyla neden ilgilenmediklerine değinmek lazım aslında. Yani gençlerin aslında bunun gibi birçok durumunu irdelemek lazım. Biz sadece yaşlılarla ilgilenmiyoruz, gençler de geliyor bize. Hepsi öyle değil ama çoğu gençlik ilgisiz bu tür sosyal çalışmalara. Yapıcı bakmıyorlar, onların ayrı bir dünyası var. Yönlendirmek için tabi ki bir şeyler yapmak lazım. Biz de arkadaşlarımızla bu konuda elimizden geleni yapmaya hazırız. Yapıyoruz da.
-Ülkü Hanım: Sayın Tamer’i çok seviyoruz. Çok güler yüzlü, çok sevecen.
-Sevcan Tamer: Çok teşekkür ederim arkadaşlar. Arkadaşlarım sağ olsunlar beni de yönlendiriyorlar. Birlikte hareket etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onların dediklerini düşünerek dinliyorum. Herkese önerimdir; ben değil biz desinler.
Jale Hanım: Ben Jale Kızılsencer. Emekli olduktan sonra 2002 yılında Sevcan Hanım ile tanıştım. Oğlum daha önceden tanıyordu, Sevcan Hanım’ın kameramanıydı. Çok mutluyum Sevcan Hanım ve çalışma arkadaşlarımla birlikte olmaktan. İşimi çok seviyorum.
Canan Hanım: Ben Canan Erkan. Emekli olduktan sonra benim bir arkadaşım dernek kurdu. Spastik Çocuklar Derneği başkanıydı. 4 sene gönüllü annelik yaptım. İlk dernek tecrübemi orada kazandım. Daha sonra evimde kendim başlı başına bir dernek kurdum. Mahallem biraz orta halliydi. Onlara yardım etmeye başladım. Sonrasında hem Huzurevi’ni hem de Sevcan Hanım’ı takip etmeye çalıştım, ne gibi çalışmalar yapıyorlar diye. Kendimi yardıma muhtaç herkese adadım. Sevcan Hanım öncümüz. Sağ olsun, var olsun.
Herkesin bir görev dağılımı var mı burada Sevcan Hanım?
-Sevcan Tamer: Biz arkadaşlarla bütünlükten yanayız. Ama tabi ki bir görev dağılımı var. Hiyerarşi olarak mecburen seçim yapıyoruz. Resmi bir derneğiz. Başkandan tutun, başkan yardımcısına, sekreterine derken şuan yönetim olarak 21 kişiyiz. Gelmeyen üyelerin bulunması lazım ya yarıdan fazla. Biz devamlı gelen arkadaşlarla çalışmayı seviyoruz. Bilhassa gelen arkadaşlarımız zaten yapılan işlerle diğerlerine de haber vererek onları da yanımızda belli zamanlarda görüyoruz. Burada hakikaten çok önemli bir güç var. Ben şaşırıyorum. Hiç aklınıza gelmeyen biri geliyor, ev hanımı. Bir etkinlik yapacağız, bir bakıyoruz bize 15-20 kişi getiriyor. Biz ne kadar etkinliklerle büyürsek o kadar iyi, diyorum ya kazancımız oradan geliyor. 20 TL’ye bir yerle anlaşıyorsak 30 TL diyoruz, o biriken 10 liralarla hem muhtaç insanlara yardım ediyoruz, hem derneğin kirasını, elektriğini, suyunu karşılıyoruz. Bunu bir başarı olarak görmek lazım. Çok kolay bir iş değil. Ama dediğim gibi yürekten, gönülden ve birlik olunca oluyor.
-SevinçHanım: Sevinç Erkul. Ben de İzmit’in yerlisiyim. Sevcan Abla diyorum ben kendisine, bizim tanışmamız 70’li yılların başına dayanıyor, baba dostuyuz. Benim derneklerle tanışmam çocuklarımın okulunda okul aile birliği çalışmalarında bulunmam ile başladı. Çocuğumu evlendirdim, anneanne oldum, 6 ay kadar çalışmalara ara verdim. Şimdi biz bir ekibiz. Takım ruhu içinde çok güzel işlere imza atıyoruz.
Ben de sizleri ayrı ayrı tanıdığım için çok mutluyum.
-Canan Hanım: Kızım sen her zaman gel, karnın aç oldu mu, canın sıkıldı mı gel, bak bir sürü annen var. (gülüşmeler)
Hepiniz inanılmaz güzel insanlarsınız. Ne güzel ki, sizin gibi yürekler hala var.
-Fatma Hanım: Fatma Yılmaz. Ev hanımıyım. Benim kızım ile Sevcan Hanım’ın kızı arkadaşlar. Eşimi kaybedince ve Sevcan Hanım’ı da çok sevdiğimiz için, kızlar getirdi beni buraya kafamı da dağıtmış olayım biraz diye. İnşallah benim de buraya bir faydam olur. Daha çok yeniyim çünkü. En yeni üyeyim, bir ay olmadı bile. Arkadaşlarımı çok sevdim. Ortamı, yapılan işleri çok sevdim. Çok teşekkür ediyorum hepsine.
-Münire Hanım: Münire Türkücüoğlu. Deprem yıllarında buraya katıldım. Sayın Sevcan Tamer’i daha önceki yıllardan da tanıyorduk. Aralıksız gelmeye çalışanlardan biriyim. İzmit’te ihtiyaç sahiplerine fayda sağlamaya çalışıyoruz. Yönetimden arkadaşlarımız içinde şu an aramızda bulunamayanlar da var, biz daha kalabalığız aslında. Elimizden geldiği kadar saygı sevgi ve birlik içerisinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Hepiniz birer meleksiniz gerçekten… Sevcan Hanım, dernek dışında da yapmış olduğunuz işler var. Köşe yazarlığı, televizyon program sunuculuğu… Biraz bahsedebilir misiniz?
- 1993’te Özgür Kocaeli Gazetesi’nde çalışmaya başladım. Hatta o zaman Özgür Kocaeli yoktu. Kocaeli Gazetesi ile başladım. Özgür Kocaeli olunca Cevat Çetin çok istedi beni oraya, Allah rahmet eylesin. Aynı yıllarda TV 41’den istediler beni, o zamanlar adı Kocaeli TV’ydi. Sonra hem mekânı hem adı değişti, TV 41 oldu. Çok çekindim, yapamam dedim, yaparsın dediler. Orada da televizyonun yöneticisi Hüseyin Ersan, kulakları çınlasın, bırakmadı beni sağ olsun.
Derneğe 1990 yılında üye olan Ülkü Yücebalkan, “İnsanlara faydalı olmak ve dernekte de anlaştığım arkadaşlarım oldukça hayattan zevk alıyorum” dedi.
ÇİFT CİNSİYETLİLERİ VE 7 CÜCELERİ İLK BEN BULDUM
Televizyon programınızın formatı neydi?
-İlk önce formatımız realiteydi, gerçekleri ele alıyorduk. Mesela bir aile var, fil hastası bir kadın. Ekibimle gidip o kadının durumunu gösterip, tedavi olmasını için çalışmalar yapıyorduk. Bakın Türkiye’de bir ilktir bu bahsedeceğim; bunu övünerek söylüyorum, çift cinsiyetlileri ben ortaya çıkardım. Ulusal kanallar benim yaptığım ve ortaya çıkardığım bu programları hep aldı. Bir diğer örnek de; Reha Muhtar. Cücelerim diye Star kanalındaydı sanırım o zamanlar, kendi bulduğunu iddia etti, hâlbuki ilk ben buldum o 7 tane cüce kardeşleri. Böyle çalışmalarım oldu. Baktılar iyi gidiyorum, diğer konularda da program yapmam istendi. Zaman zaman siyaset zaman zaman diğer konulardan. Birçok ödüle layık gördüler beni. Çok yazmak istiyorum, inanılmaz anılarım var yaptığım çalışmalar doğrultusunda da. Kitap hazırlamıştım Ruhan Odabaş arkadaşım, kitap çıkarmıştı, ardından ben de çıkaracaktım, bir türlü nasip olmadı, kısmetse düşünüyorum ilerleyen zamanlarda.
SEVGİ İZİ’NİN KOCAELİ ÖNCÜSÜ
Şuan devam eden televizyon programınız var değil mi?
-Her Perşembe, saat 20.00’de, Sevcan Tamer ile Bakış Açısı adında bir programım var TV 41’de.
Sevgi İzi’nin Kocaeli öncüsüsünüz. O süreçten biraz bahsedebilir misiniz bize?
-Biz Müge Anlı ile 2 sene önceden yine yaptığı bir çalışma vardı, çocuklar ile ilgiliydi sanırım yine kaybolma durumları ile ilgili. Yapmış olduğu çalışmalarla ilgili köşemde bahsetmiştim. Yazılarıma ulaşmışlar, tanışmamız bu şekilde olmuştu. Sevgi İzi de şöyle; seneler önce, biz yaşlılarla uğraşıyoruz ya biliyorsun, Alzheimer hastaları filan, düşünüyorduk Avrupa’dan elektronik bileklik mi getirsek diye. Kaybolurlarsa rahat bulunabilirler diye hep aklımda böyle bir şey vardı. Bir gün bir baktım, Müge Anlı bunu dövme olarak, sevgi izi adı ile proje oluşturmuş ve kampanyayı başlatmış. Çok hoşuma gitti bu durum ve bununla ilgili köşemde yazdım. Kısa süre sonra ekibinden arandım, bu konuda yardımcı olabilir misiniz diye. Tabi ki olurum dedim ve hemen emlakçı bir arkadaşımız olan Nihat Bey ile görüştüm. Ona bir dövme dükkânı sordum ve O da Kasaba Tattoo’yu önerdi. Onlar da kabul ettiler, sağ olsunlar. Bu şekilde Sevgi İzi’ne de Kocaeli’de öncü olmuş oldum.
Yorum yazarak Kocaeli Halk Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Halk Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Halk Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Halk Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Halk Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Halk Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Halk Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Halk Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.